İş dünyasında, iletişim kurarken kullanılan deyimler, mesajı daha güçlü ve etkili bir şekilde iletmeye yardımcı olur. İngilizce deyimler, kariyer gelişiminde ve profesyonel ilişkilerde oldukça önemlidir. İşte iş dünyasında sıkça kullanılan bazı önemli İngilizce deyimler ve anlamları.
Bu deyim, bir proje ya da plan başarısız olduğunda, baştan başlamayı ifade eder. Yeni bir strateji geliştirmek veya hataları düzeltmek gerektiğinde kullanılır.
Örnek:
"Our initial marketing strategy didn’t work, so it’s back to the drawing board."
Bir durum veya proje hakkında verilen tahmini bir sayı veya rakamdır. Kesin olmamakla birlikte, yaklaşık bir değer ifade eder.
Örnek:
"Can you give me a ballpark figure of how much this project will cost?"
Alışılmışın dışında, yaratıcı ve yenilikçi düşünmeyi ifade eder. Yeni çözümler ve farklı bakış açıları geliştirmek gerektiğinde kullanılır.
Örnek:
"We need to think outside the box to solve this issue and come up with a unique solution."
Gelir ve giderlerin birbirine eşit olduğu ve kâr ya da zarar edilmediği durumu ifade eder. İşletmelerde özellikle masrafları karşılayacak düzeyde kazanç elde etmek için kullanılır.
Örnek:
"Our company managed to break even in the third quarter after months of financial struggle."
Bir işe veya projeye hızlı ve etkili bir başlangıç yapmayı ifade eder. Bu deyim, yeni bir projeye hızlı bir şekilde adapte olmayı ve etkili bir şekilde çalışmaya başlamayı ifade eder.
Örnek:
"The new manager hit the ground running, implementing several changes in his first week."
Bir grup ya da ekibin aynı fikirde olduğunu, ortak bir anlayışa sahip olduğunu belirtir. İş yerinde bir projede herkesin aynı noktada buluşması gerektiğinde kullanılır.
Örnek:
"Before we move forward, let’s make sure everyone is on the same page regarding the project goals."
Bir işe veya projeye başlamak anlamında kullanılır. Bir şeyi başlatmak veya harekete geçirmek için kullanılır.
Örnek:
"Let’s get the ball rolling on this project and see where we end up."
Bir işi daha hızlı veya maliyet açısından daha ucuz bir şekilde yapmak için bazı adımları veya kuralları ihmal etmek anlamına gelir. Genellikle, iş kalitesini düşüren durumları ifade eder.
Örnek:
"We shouldn’t cut corners on this project, or it might lead to quality issues later on."
Bir iş sürecini veya durumu kontrol etmek ya da bilgi almak için kısa bir iletişim kurmak anlamına gelir. Bu deyim, genellikle bir durumu güncellemek için kullanılır.
Örnek:
"Let’s touch base next week to discuss our progress."
Kurallara veya standartlara tamamen uygun hareket etmeyi ifade eder. Yasal ve etik kurallara uygun olarak hareket etmek gerektiğinde kullanılır.
Örnek:
"The company expects all employees to act by the book when dealing with clients."
Bir iş gününün veya görevin sonunda, çalışmayı bırakmak ve dinlenmeye geçmek anlamında kullanılır.
Örnek:
"We have made good progress; let’s call it a day and continue tomorrow."
Resmi işlemler veya bürokratik engeller nedeniyle işlerin yavaşlamasını ifade eder. Gereksiz görülen ve işleri zorlaştıran kuralları tanımlamak için kullanılır.
Örnek:
"Setting up a new business involves a lot of red tape that can delay the process."
Beklentilerin ötesine geçmek, fazladan çaba sarf etmek anlamına gelir. İş yerinde görevlerin en iyi şekilde yapılması için ekstra gayret göstermek gerektiğinde kullanılır.
Örnek:
"Our customer service team always goes the extra mile to ensure client satisfaction."
Bir proje ya da durumun henüz kesinleşmediğini, belirsizlik taşıdığını ifade eder. Bir kararın ya da planın henüz netleşmediği durumlarda kullanılır.
Örnek:
"The plans for our expansion are still up in the air."
Bir işi veya görevi öğrenme sürecini ifade eder. Özellikle yeni bir işe başlayan birinin işin inceliklerini öğrendiği dönemi tanımlar.
Örnek:
"It took me a few weeks to learn the ropes, but now I’m confident in my role."
Geç saatlere kadar çalışmak anlamında kullanılır. Önemli bir projeyi veya görevi zamanında tamamlamak için uzun süre çalışmak gerektiğinde bu deyim kullanılır.
Örnek:
"The team has been burning the midnight oil to meet the project deadline."
Her iki tarafın da kazançlı çıktığı bir durumu ifade eder. İş dünyasında, yapılan bir anlaşma veya alınan bir karar her iki taraf için de avantaj sağlıyorsa bu deyim kullanılır.
Örnek:
"Working with that company on this project is a win-win situation for both of us."
Bir durumu dikkatle izlemek veya projeye odaklanmak anlamında kullanılır. Başarıya ulaşmak için dikkatin dağılmaması gerektiğinde bu deyim tercih edilir.
Örnek:
"We need to keep an eye on the ball if we want to achieve our targets this quarter."
Bir işi veya projeyi daha ileri bir seviyeye taşımak, geliştirmek anlamına gelir. Başarılı olan bir süreci daha da ilerletmek için kullanılır.
Örnek:
"Our sales have improved, but now it’s time to take it to the next level."
Bir işi yapmaktan veya bir hedefi gerçekleştirmekten vazgeçmek anlamında kullanılır. Pes etmek veya bir görevi bırakmak gerektiğinde bu deyim tercih edilir.
Örnek:
"After months of trying to negotiate, they finally threw in the towel."
Bu İngilizce deyimler, iş dünyasında daha akıcı ve etkili bir iletişim kurmanıza yardımcı olacaktır. Deyimleri kullanarak, iş ortamında profesyonel bir izlenim bırakabilir ve daha akıcı bir dil kullanımı sergileyebilirsiniz. İş görüşmelerinde, toplantılarda veya yazışmalarda bu deyimleri kullanarak kendinizi ifade etme becerinizi geliştirebilirsiniz.